3 Haziran 2013 Pazartesi

Kaos Ortamı ve Finansal Harp

Piyasada tek günde %10 kayıp üzerine...

Olayları siyasi bir taraf olarak değil ülke çıkarları açısından bakarak yazdık hep malumunuz. Bu yazılar içinde aslında sorduğunuz detayların cevabı da gizli. Ülkenin Atatürk'den sonra denk bütçeden, borca dayalı dışa bağımlı ekonomiye geçişinden bu güne kadar yaşanan çalkantılar hep dünyadaki belli güçlerin kontrolünde işletilmiştir. Bu süreçte hükümet kim olursa olsun hangi ideolojiye sahip olursa olsun uyguladıkları politikalar mecburen paranın gücünün istediğine yönelik olmuştur. Çünkü ekonomik özgürlüğüne sahip olmayan hiçbir ülke tam bağımsız değildir. Dolayısıyla kimse şu olsaydı böyle olurdu, bu böyle iyi yaptı, bu şöyle kötü yaptı demesin boşuna. 

Bu noktada önemli olan bu dışa bağımlılığı azaltacak strateji ve projeler üretip borca dayalı yapıyı düzeltmekti. Son dönemde yeterli olmasa da buna yönelik adımlar atıldı, en azından IMF'e olan faiz kamburu ortadan kaldırıldı. Kamu borcu da %37 lere kadar indirildi Avrupa %100ün üzerinde kamu borcu ile boğuşurken. Bu aşamada izlenen politikalar pek çok noktadan eleştirilebilir fakat başka yönetimler de olsa bu ekonomik bağımlılık devam ettiği sürece çok da milli bir politika izleme şansları yoktu zaten. Şu anda kötünün iyisini konuşabiliriz ancak.

Son dönemde izlenen politikalar kimi açıdan milli ve kalkınmaya yönelikti, kimileri de dışa bağımlı ve sermayeye bağımlı hamlelerdi. Fakat bu bağımlı hamlelerin dozunu iyi ayarlamak meseleydi. Son dönem projeler (Finans Merkezi vb. gibi) ve özellikle Suriye konusundaki tutum emperyallerin amacına göre yürütüldü gibi görünmekte ağırlıklı olarak. Fakat bir açıdan bakıldığında da bir zaman kazanma, eli güçlendirecek bir örtülü strateji olabileceği konusunda değerlendirmeler yazmıştık ve bunu yaşayarak göreceğiz demiştik. Özellikle finans, enerji ve teknolojik anlamda dışa bağımlılığı azaltacak adımlar atarken zaman kazanma yönünde bir denge siyaseti işletildiğini düşündük ve yazılara da bunu yansıttık zaman zaman. Bu konularda eli güçlü olan bir siyasi irade bazı noktalarda daha milli bir politikaya zamanla dönme eğilimi artma ihtimalini yansıttılar üzeri örtülü olarak. 

Son siyasi gelişmeler özellikle ABD deki zirveden sonra bazı detayların bizden talep edildiği fakat çıkarlarına yönelik sonuç alamadıkları intibaanı veriyor. 
Ülke içindeki yıllardır ülke insanının emeğini sömüren güdümlü sermaye gruplarının bazı gelişmelerden oldukça rahatsız olduğu da aşikar. Bazı projeler ülke içindeki sermaye dengelerinin geçmişteki rantlarına engel oluyor. Yerli otomobil yapmaya yönelik teşvikler geliyor en başta KOÇ'lar itiraz ediyor. Köprü ihalesine yeterli teklif gelmeyip ihale iptal olunca aynı gruplar yine homurdanıyor. Emperyal bağlantılı bir diğer sermaye grubu Çukurova'nın özellikle medya şirketlerine TMSF devlete borçlarını ödemediği için el koyuyor diğer ortakçıları Doğan Medya grubu sıranın kendilerine geldiğini hissettiklerinden toplum psikolojisini etkileyecek hamlelere başlıyor. Son yazıda bunu dile getirmeye çalıştık, özellikle medya ayağı konusunda Türkiye'de son dönemde kan kaybeden küresel elitler kargaşa ortamını değişik mecralara aktarma derdindeler günümüzde. İşte gördük küçük bir kıvılcımı çeşitli provakatif girişimlerle ne kadar büyütüp meydanları ne hale getirdiklerini. Bu eylemlerin içinde 200 üzerinde dış istihbarat ajanlarının aktif rol oynadığı haberleri gelmeye başladı. 
Bu olayların tansiyonu bilerek birilerinin desteği ile yükseltildi. Tamam ülkeyi seversin, doğayı korursun, ben de onlarca kez bu sayfalarda doğa sevgisi adına defaatle yazılar yazdım, çeşitli programları tavsiye ettim paylaştım. Şu olayın başlangıcındaki ağaçları korumak için girişimde bulunan iyi niyetli arkadaşlara sorsak acaba bugüne kadar kaç tane fidan diktiler? 
Peki şunu da soruyorum az önce ismini andığımız KOÇ grubunun üniversitesindeki öğrencilerin final sınavları neden iptal edilip ağaçları koruma eylemine gönderilir?
KOÇ'ların örtülü geçmişini deşmek bazı şeyleri zaten günyüzüne çıkarır fakat biz burada ne kadar detayına girebiliriz? Kısa bir araştırmada zaten çok fazla detaya ulaşabilirsiniz. Şunu da ekliyim madem konu buraya gelmişken. Hatırlarsanız geçmiş yazılardan birinde "turva atı" rumuzuyla bazı detaylardan bahsetmiştik. Bu yazı içinde Lozan'ın gizli yüzünün baş kahramanı Hayim Naum'dan bahsetmiştik. Baba KOÇ'un bu adamla olan bağlantısını incelediğinizde ülke insanının kanını küresel elitlerin emrinde nasıl emdiklerini çok net görürsünüz. Hayim Naum'denen adamın Osmanlı Bankasındaki merkez bankası altınlarının nasıl çalıp kaçtığını, yarısını da Türkiye'deki Yahudi oğlu Vehbi'ye bıraktığını, bu sermaye ile yıllardır nasıl yapılandıklarını çok daha detayına girmeden not olarak ifade edeyim, gerisini araştıran okusun.

(Koç'un Rockefeller Hanedanı ile muhabbeti)

Aynı sermaye grupları IMF anlaşmaları ile beslendiler günümüze kadar, hatırlayın IMF ile anlaşma olmayacak dendiğinde bunlar ve emrindeki medya grupları ekonomi kanallarında hep IMF giderse ekonomi çöker demediler mi? Çünkü IMF anlaşmalara koyduğu maddelerde ülkeye verilen parayı gidip bu adamlara vereceksin diye şart koyuyordu. Küresel elitlerden ülke yönetimince borç alınan para dönüp yine küresel elitlere hizmet eden içerideki işbirlikçilere gidiyordu. Yani bir cepten öbür cebe ve soyguna devam mantığı işletiliyordu. Geçmişteki tüm hükumetler de bu soyguna eli mecbur göz yummak zorundaydı. Çünkü borca dayalı bir sistemde ekonomik özgürlüğümüz hiç olmadı.

Şimdi bazı noktalarda finansal anlamda rahatlamalar olduğu açık, özellikle not artışı ardından faizler %4.5 seviyesine kadar geldiğinde ülke insanının sırtından çalışıp borç ödemeye akan para hafiflemiş oldu. İçeride tezgahı kurmuş olan küresel sermayenin güdümündekiler eskisi gibi paradan para kazanamaz oldu. Yine bunların güdümündeki medyanın etkinliği azalınca özellikle de sermaye anlamında eskiye nazaran daha esnek durumda olan ülkede gerginlik çıkartacak yeni bahaneler gerekirdi. İşte bu detaylar ışığında küçük bir kıvılcım arayanlar Taksim parkını bahane ettiler. Bugün görüldüğü gibi ülkedeki olaylar bilinçli olarak tırmandırıldı ve ilk pazartesi işlem gününde piyasaları finansal harp yöntemiyle salladılar. %10 luk bir endeks kaybı tarihte çok sık görülmez. Haftaya 86binden başlayan piyasa sadece bir günde 76binli fiyatları gördü. Gerçi bu sayfalardaki yorumlarda 90-93bin aralığındaki dalgalanmaları kullanın şeklinde onlarca kez yazımız oldu, Ocak ayındaki 86bin zirve hamlesi sonrası düşüşün ertesinde 73bin sarkışının ertelenmiş olduğunu yeni zirveler sonrası yine gündeme geleceğini yine çok kez yazdık. Oyunu bu kadar kısa zamanda abartabileceklerini çok beklemezdik ama yine beklenmedik anda harbi çıkardılar piyasalarda da. Zirve bölgesinde yazdıklarımız ülke insanı olarak ne kadar faydalı olabildi bilmiyoruz fakat bundan da dersler çıkartarak ilerleyeceğiz yine. Öngörülerin daha etkin bir şekilde uygulamaya yansıması için çaba harcayacağız mutlaka.

Sonuç olarak bazı noktalarda hizaya getirme, ülkedeki yere basmaya çalışan adımları sindirme, küresel elitlerin çıkarlarına göre hareket etmeye yönelik bir darbe yedi bugün piyasalar. Bölgemizde sürekli gündemde olan ve belli güçlerce uygulanan finansal harbin hareketiydi bugünkü. Gören de sanki ülke battı sanacak tek günde %10 satış. Yukarıdan satanlar çok sıkıntı duymamışlardır, elinde olanlar da bu harbe biraz daha dayanıklı olmalılar, tepki hareketleri yine mutlaka gelecektir. Bu hamlelerden önce hareket etmek yersiz olur.

Biz tekrar piyasalardan gündeme dönelim;
Arkadaşlar istediğiniz ideolojiye destek verin, ister sağcı ister solcu olun aynı ülkede yaşıyoruz sonuçta. Bir taraf olmak insanların gözünü kör etmemeli, bazı şeyleri savunurken körü körüne davranmamalı. Bu toprakların insanının hamurunda olan sağduyu, hoşgörü ile hareket edilmeli. Göz olanı, beyin olacağı görür, olacak olanları geçmişte ve yakınımızda olanlardan dersler çıkararak bakmalıyız. Kimse bu ülkenin Irak'da, Libya Mısır Cezayir Suriye'de olanlara benzemesini istemez herhalde? O durumda ülke insanı olarak sağduyulu olup bu tezgahlara gelmemeliyiz. Bunun bilincinde olan bir toplumu örgütlemeliyiz herşeyden önce. Yoksa yine ve halen Suriye'den sonra İran'dan önce hedef Türkiye...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar için adres burası...