13 Ocak 2016 Çarşamba

Sultan Ahmet'de Canlı Bomba, Sonraki Hedef Ayasofya

Baronların günümüzdeki tetikçileri, kurgulanmış terör örgütleri ve bu terör örgütleri paranın sahibine bir köpek misali bağlı. Ama adı El-Kaide, adı İŞİD, adı DAEŞ olunca parayı veren el hemen kamufle oluyor ve bir de İslam etiketi altında yaptıkları eylemlerle Hak dîni kirletiyorlar.

Yıllardır terör belasıyla uğraştırılıyoruz ve bu zihinsel olduğu kadar ekonomik olarak da ülkeyi yoran bir mesele. Bu da para hanedanın bölgemizdeki hamlelerini kolaylaştıran bir ortam oluşturuyor. Son dönemde terör eylemleri şehir merkezlerine kaydırılıyor ve özellikle İstanbul bu eylemlerin baş hedefi olmaya çok açık. Maalesef bunun ilk örneği 12 Ocak Sultanahmet saldırısı oldu. Saldırı sonrası eldeki ilk veriler IŞİD’i gösteriyor. Unutmamız gereken, bu tür terör örgütlerinin “çok amaçlı” olduklarıdır.

Yine aklımızda tutmamız gereken önemli bir husus da, terörün amacının her zaman “geleceğe yönelik olduğudur”

Son zamanlarda Dünya’da yaşanan terör olaylarına bu pencereden baktığımızda arka planını daha iyi görmeye başlarız.

Global anlamda terör, aslında patlayan bombalarla dizayn edilen gelecekle ilgilidir. En çok yapılan hata, belli yerlerde daha çok olduğu düşünülen terör olayları ile münferit gözüken, dünyanın farklı yerlerindeki terör olaylarını birbiri ile ilişkilendirmemektir. Bu okumayı yapmayanlar Ortadoğu’da bombaların patlamasına alışık olanlar, bir anda cehenneme dönen Fransa’yı anlayamayacakları gibi, Sultanahmet’teki canlı bomba terörünü de anlayamazlar.

Bu olayların yaşandığı yerleri anlamak için her zaman söylediğimiz gibi sanal paranın akışını ve dinler tarihi/ezoterizmi incelememiz gerekiyor.

Sanal paranın akışı, karşılıksız basılan para ile yüksek faiz gelirlerinden ortaya çıkan paranın sisteme girmesidir.

Sanal paranın sisteme girmesi genelde çok yüksek kâr marjı olan petrol, silah ve uyuşturucu ile olmaktadır. Bu şekilde sisteme giren para coğrafyanın belirli yerlerinde odaklanmaktadır. Bu bölgelerin başında Ortadoğu gelmektedir. Ortadoğu silah ve petrol açısından en elverişli bölge olurken Brezilya kaynaklı olup Afrika’dan geçerek bölgeye gelen uyuşturucu için de bir geçiş noktasıdır. Aynı şekilde Afganistan kaynaklı uyuşturucu da buradan geçmektedir. Her ikisinin de varış yeri Avrupa’dır.

Türkiye’nin sanal paranın akış yolunda olduğunu anlamak için çok büyük bir araştırma yapmaya gerek yok. Uyuşturucunun geçiş noktasında olan Türkiye, Ortadoğu’daki savaşın da sınırındadır.

Son zamanlarda ise Rusya’nın Ruble’nın etki alanını genişletme isteği ile Türkiye başka bir tehlikeli akışın içinde kalmıştır.

Bu nedenlerle Türkiye global güçlerin gözünü diktiği bir yerdir. Tarih boyunca olduğu gibi, bugün farklı bir bağlamda hedefte olan Türkiye, hiçbir zaman güçlü olması istenmeyen bir ülkedir.

Terör, bir ülkenin başta halkını korku ile sindirerek, ekonomik gelişmesini de engelleyen doğal yapıyı bozan bir yöntem. Bütün bu gelişmelerin odağında Türkiye’nin adı ve görüşü ne olursa olsun, global terör örgütlerinin hedefi olacağı şüphesizdir.

Işid terörü ya da Kürt kökenli terör bir madalyonun iki yüzüdür ve özünde sadece yukarıda saydığımız amaçlara hizmet etmektedir.

Öte yandan global güçlerin efendilerinin sapkın dini görüşlerinden ötürü terör eski eserlerin etrafında da kristalize olmaya başlamıştır. İlk Taliban ile gördüğümüz bu tarz Işid ile doruğa çıkmış ve gelecek olaylar için de ipucu vermeye başlamıştır.

12 Ocak’ta Sultanahmet’te meydana gelen terör saldırısı da bu tür bir terör eylemidir.

Çok büyük, ses getirecek, Paris saldırıları ile kıyaslanabilecek bir eylem yerine küçük bir turist grubunun içine dalarak yapılan bu eylemin birkaç farklı nedeni olabilir.

Birincisi, daha önce de yine aynı yerde, polis noktasına yapılan saldırı ile de kıyaslarsak, bu eylemin “gözdağı” amacı taşıdığı söylenebilir.

İkincisi ise, büyük bir eylem planlanırken, canlı bombanın korkması ya da farklı nedenlerden dolayı büyük eylem yerine bu tür bir eylem gerçekleştirdiği de düşünülebilir. Bu varsayım doğru ise direk Ayasofya’nın hedefte olduğunu da söyleyebiliriz. (Ayasofya'nın bu noktada kilit önemi var. İŞİD adı altında kamufle edilecek yeni saldırılarla Hristiyan dünyası için önemli olan Ayasofya'ya Hristiyan koruması sağlamak adına gündem oluşturmayı deneyebilir Papalık. Tabiki bunda esas örtülü amaç Ayasofya'da bulunabilecek bir kutsal emanet, âsâ veya bir sandık adına yapılacak bir kaçırma operasyonunu gizlemek olabilir.)

Ölenler arasında Almanların bulunması ise bana göre rastlantısal bir durum. Önceden planlanan bu saldırıda, rastlantısal olarak Alman turistlerin arasına girilmiş olması çok daha mantıklı.

Özetle, Türkiye, artık terörün daha çok şehirlere taşınacağı bir ülke olacak gibi görülüyor. Bundan sonra özellikle Arap turistlerin ya da sığınmacıların daha yoğunluklu olduğu meydan ve AVM’ler ile kutsallık taşıyan eserlerin hedefte olacağı söylenebilir.

Terörün etki alanı ondan etkilenen halk kadardır. Korku topluma yayıldığında terör amacına ulaşmış demektir. Teröre karşı birlik olmak terörün etki alanını daraltacak en önemli yöntemdir.