24 Haziran 2016 Cuma



TARİHİN HER EVRESİNDE MASKE ARDINDAKİ YAHUDİ AKLI ve TARİHİN ARKA PLANI





Yahudiler dünyanın en farklı milleti dense yeridir.

Onların farklılıklarından birincisi genetiklerindeki mali yatkınlık. Yani bu kavim para pul işlerini çok iyi biliyor.
İkinci fark ve tabi en önemlisi, Yahudilerin lanetli oluşları. Bunlarım dışında, dünyada başkaca bir lanetli topluluğa rastlanmamakta.
Temel itibariyle lanet, bir İblis hastalığıdır. Üstelik bulaşıcı bir hastalıktır.
Yani iblise parmağını dokunduranlar lanet hastalığına yakalanmaktan kurtulamazlar.
Buradan hareketle anlaşılıyor ki İsrailoğullarının, geçmişte bir yerde İblisle yolları kesişmiş. Ve ona dokunmuşlar yani temas kurmuşlar
Veya ruhlarını Lüsifer’e satmışlar. Dolayısıyla lanet hastalığına yakalanmışlar. Hollywood'da sık sık bu konuları işlemeleri boşuna değil
Yahudilerin üçüncü farkı, lanet hastalığıyla doğrudan ilintili olsa gerek. Yahudi toplumu, bir türlü nüfusunu artıramıyor.
Kimilerine göre dünya üzerinde 20 milyon Yahudi var. Ancak doğrusu, bu sayının 13 milyon olduğudur.
Zaten 13 sayısının uğursuzluğunun sebeplerinden biri de 13 milyonda donmuş olan Yahudi nüfusudur.
Zannediyorum ki İsrailoğulları ne yaparsa yapsın nüfusları 13 milyonun ne üstüne çıkıyor ne de altına iniyor.
Toparlarsak Yahudiler, her zaman sayı olarak az ve bu kadarda kalacaklar gibi duruyorlar.
Bu arada, belki de az olmayı kendileri istiyorlar; kontrolü elde tutabilmek için. Her neyse!
Bir de Yahudiler, “adam gibi savaşma”yı bilmiyor..veya kavimlerini zarara sokacak şekilde savaşmak istemiyorlar. Genetik zaafiyet…
Bu arada para kazanmayı ve organize olmayı çok iyi beceriyorlar.
Bu özelliklerden dolayı Yahudi toplumunun, her zaman hedefte olduğunu görmekteyiz. Antisemitizm her daim vaki…
Bundan sonra da Yahudiler, kaçınılmaz olarak dünya milletlerinin hedefinde olacak. zira hakkettikleri de bir vaka…
İşte bu sebeplerden ötürü, tarih içerisinde Yahudiler hep, kendilerini koruyacak bir “hami” araya geldiler.
Bu hamiler arasında Mısırlılar oldu; Babilliler, Romalılar, İspanyollar ve Osmanlılar oldu. Yahudi’nin en son hamisi ise …
Son ortak Anglosakson İngilizleri. İngilizlerle Yahudilerin ortaklığı 1700 yılından itibaren başladı.
Zaten Batı Medeniyetinin kuruluş tarihi de 1701’dir. Yani Batıya, medeniyet sırrını veren bizzat Yahudi’nin kendisi dense isabet olur.
Yahudi de olup da İngiliz’de olmayan şeyin başında para gelir; onun dışında bakın Batı Medeniyetinin teknoloji tarihine…
Neredeyse tüm buluşların sahibi Yahudi bilim adamlarıdır. İngiliz, bunun çok iyi farkında.
İlaveten Yahudi ile ortaklığını sonlandırır ise medeniyetinin elinden gideceğinin de farkında.
Bunun için ne yapıp edip 300 yıllık ortaklığı, Kıyamete kadar devam ettirmenin amacı peşinde.
Ancak Yahudi ile ortak olmak, kuduz kurtla çuvala girmek gibi bir şeydir. Çuvala giren, kendisi de kudurmaktan kurtulamaz.
Bu anlamda, İngiliz de bugün, bir nevi kudurmuş bir meşrebin sahibidir.
Kudurmuşluğun diğer adına biz lanet dersek, Yahudi ile İngiliz’in dünya çapındaki kötülük olgusunda bu kadar iyi anlaşıyor olmalarının sebebi ortaya çıkmış demektir. 300 yıl evvel Yahudiler, İngilizlerin medeniyet sahibi olmalarına çok omuz verdi, ardından koca bir imparatorluk sahibi olmalarına katkı sağladı hatta önce Londra’yı daha sonra Washington’u dünyanın başkenti yaptı.
Ancak soğuk kanlı İngiliz zalimlerini insanlığın da baş belası haline getirdi. Bu ortaklıktan Yahudilerin kazancı ise içlerindeki genetik çılgınlığa benzer bir çılgın ortak olarak İngiliz yegane adaydır. Ve geçmişteki ortakların hepsinden daha önemlidir.
Bunca zulme rağmen, ellerini kollarını sallaya sallaya gezmekteler. Tabii ki bu kötülük özgürlüğü, İngilizlerin sayesinde…
Majeste ve adamları, tüm saldırılara karşı ortaklarını korumaya yemin etmiş gibiler.
Ayrıca İngilizler sayesinde dünya, Yahudi’nin pazarı durumundadır. Yani sonuç olarak bu ortaklıktan iki tarafta da dibine kadar kazançlı
Başka bir ortaklıkta bu kadar kazanç mümkün mü Asla! O halde, İngiliz ve Yahudi’nin, karşılıklı olarak, birbirlerine ihtiyaçlarının olduğu kesin sayılır. Hatta bu iki yaratık, birbirleri için biçilmiş kaftan gibidirler. Ne Yahudi’nin ve ne de İngiliz’in birbirlerinden daha cazip bir ortağı bulmalarnın imkanı yoktur. Bu nedenle iki ortak, sonsuza kadar yapışık ikizler gibi olmaya kararlıdır.
Ancak geldiğimiz zaman itibariyle ortaklıkta çatlama emareleri görülmekte. Bu çatlama, ilk değil. Me’şum ortaklığın ikinci çatlaması.
Daha önce, Yahudilerin, Britanya adasındaki birinci yüz yılında sıkıntılar çıkmıştı. Yani İngiliz halkı,
Yahudi’den yaka silkmeye başlamıştı. Majeste bir acil çözüm buldu. Ve Ortağına, 1775 yılında yeni bir ülke armağan etti.
Bu ülke Amerika’ydı. Böylece ortaklık mukavelesi yenilendi ve Amerika üzerinden devam etti.
Ancak aradan geçen zaman içerisinde Yahudiler, Amerika’yı da koşturdular.
Dolayısıyla Amerikan halkı arasında antisemitizm kıpırdanmalar başladı. Bunun üzerine İngiliz Majestesi bir çare daha buldu.
Ortaklığı sürdürmek için Yahudilere İsrail devletini armağan etti. Hem de kayıtsız şartsız koruma garantisiyle.
Bugün dahi İngiltere ve onun uşağı Amerika, her şeye rağmen İsrail’de Yahudi varlığını korumaya kararlı.
Mesela Birleşmiş Milletler’den, Yahudiler aleyhine bir karar çıkmasına asla müsaade etmezler.
Zaten hayati bir karar çıkarmış olsalar ortaklık biter. Lakin 2000 yılı itibariyle yeni bir durum hasıl oldu.
Bu yeni durum, Batı Medeniyetinin temelinden bitme sinyallerinin geliyor olması.
Eğer, bir şekilde Batı Medeniyeti çökerse buna bağlı olarak İngilizlerin, Yahudilerle ortaklığı da sona erecektir.
O durumda Yahudilerin kendilerine yeni bir ortak aramaları gerekir. Lakin İngiliz uyumunda bir ortak bulmaları mümkün değil.
Ancak gidişat oraya doğru… Yaklaşmakta olan bu sonuç İsrail’i çok ürkütmekte…
Batı Medeniyeti çöker ve Yahudi’nin İngiliz’le olan ortaklığı biterse, o zaman lanetli kavim ne yapacak? Bu soru yanıtsız.
Bununla birlikte Yahudilerin yeni bir ortak arayışı içerisinde oldukları kesin. 
Sermayelerini ABD den kaçırıp Çin'e yerleşiyorlar son yıllarda ve bu göç tamamlandığında ABD süper güç olmaktan çıkarılacaktır. Fakat henüz esas emellerine yarar bir aday bulmuş değiller. 
Bu sebeple Majeste ile elbirliği halinde Batı Medeniyetine suni teneffüs yapmaktalar. 21. Yüzyılın başında diğer milletleri bir kez daha önlerinde dize getirerek, bir yüz yıl daha kazanmanın telaşı içindeler. Bunun için derin planlar yapmaktalar.
Ama bu aşamada, yapılan planların bir kez daha tutup tutmayacağı belli değil. İngiliz açısından korkulacak durum şu:
Ya Batı medeniyeti çöker ve Yahudiler Müslümanların eline kalırsa ne olacak? Herhalde iyi şeyler olmayacak.
Çünkü Araplar gün saymaktalar. Sahipsiz kalan Yahudi’nin can düşmanı olarak, onları coğrafyadan silseler yeridir.
Aynı son, İsrail’i de korkutmaktan öte uykularını kaçırmakta. Yahudi, 3000 yıllık tarihinde ilk defa bu kadar olmak ya da olmamak noktasına sıkışmış kalmış durumda. Buna rağmen Yahudi’nin bir açık kapısı var: Bencil Yahudi’nin son parolası şudur:
“Eğer ben yoksam, insanlık da yok olsun!” Yani Yahudiler, yok oluş noktasına ulaştığında Negev çölü altındaki atom bombalarını çıkartıp dünyayı yakmaktan çekinmeyecek. Negev sığınaklarında saklanan atom bombalarının sayısının 200 olduğu iddiası dilden dile dolaşmakta. Tabii ki dünyayı yok etmek için bunca atom bombası yeter de artar bile.
İşte, bu bağlamda asıl iş Türklere düşmektedir. Geçmişte Türkler, Yahudileri birkaç kere yok oluştan kurtarmış bir millettir.
Sanıyorum son yok oluşlarında yine onların imdadına Türkler yetişecek gibi.
Zira Türkler, dünyanın başında atom bombalarının patlamasını asla istemez;
zalime dur deme ve mazlumu kollama görevi de Türklere mahsus bir kural sayılır.