25 Aralık 2016 Pazar

15 TEMMUZ DARBESİ - Başarılı Olsaydı Ne Olurdu?

Ülke, millet ve ümmet için ve hatta bölgedeki tüm insanlık için bir milat gecesiydi 15 Temmuz 2016.
İblisin uşağı insan kılıfına bürünmüş yeryüzü şeytanlarının ve ordusunun planları, Rahman'ın kılıcı iman ordularının feraseti ve Rahmanın imanlı kalplere doldurduğu korkusuz direniş ruhu, oyun kurucuların oyununu başlarına geçirdi ve inanıyoruz ki kader çizgisini Rahmanî tarafa evrilmesinin önünü açtı. Bu tam anlamıyla zamanda bir kırılma diye tarif edilecek bir milattı.

Nedir bu zamandaki kırılma? Nedir kaderin Rahmani evrilişi? Tabi ki ilahi kaynaklarda bahsedilen 3. Dünya Savaşı. Evangelist Ezoterik şeytani güçlerin dünyayı kıyamete zorlamak üzerine kurguladıkları oyunların zamanda şeytanilerin planlarının tersine kaderin paraleline tevafuk etmesi üzerine bir milat yaşandı.

Artık bu milat gösterdi ki bundan sonrasında Şeytanilerin hegemonyasındaki dünyanın karanlıklar evresi en zirvesini gördü ve artık geceden sabaha ve aydınlığa evrilen bir zaman çizgisinde ilerleyecek dünya, her geçen gün karanlıklar aydınlanarak Rahman'ın rahmeti, şeytanilerin oyunlarına galip gelecek İlahi kaynaklardaki vaadlerin tecellisi ile.

İblis rahat durmayacak bu kesin. Her yeni günde oyunları bozuldukça yeni planlar yeni oyunlarla gelecek Doğru'nun karşısına. Belki yine can yakacak belki yine huzur bozacak ama kıştan yaza geçişte nasıl ara mevsimler yaşanıyorsa bu geçiş mevsiminde yaşananlar da aydınlığın gelmesine mâni olamayacak. Çünkü kaderin akışı, gecenin mecburen aydınlığa kavuşması gibi İlahî bir düzen üzerinedir ve o düzeni kuranın vâadi elbet gerçek olacaktır.

Geçtiğimiz günlerde twitter üzerinden bu konuya dar kapsamlı bir kapı aralamıştık. Ama yazılacaklar daima sınırlı karakter ortamına bir türlü sığmayınca bu platform üzerinden bir girizgahı uygun bulduk.





Evet zâhiren gördüğümüz dünyevî sahneler içinde esâsı kaçırdığımız bir dünyayı yaşıyoruz. Dünyanın yaradılış gâyesini ve dünyada nasıl bir sınavda olduğumuzu malesef zahiren gördüğümüz olaylar ve yaşam kavgası içinde unutuyoruz.

Dünyanın var oluşunda topraktan yaradılmış Hz. Adem ve O'nun kaburgasından yaratılmış Hz. Havva'nın yanında bir de cennetten kovulmuş ve yeryüzene sürgüne gönderilmiş İblis yokmuydu?
İşte dünyanın hikayesi böyle başlamadı mı? Neydi iblisin vâadi? " Topraktan yarattığın tüm mahlukları kendime tapar hâle getireceğim " diyerek sürülmedi mi bu sürgüne?

Ademoğulları dünyada sınırlı ömürle bir imtihanda, belki Hz. Adem öldü devrini tamamladı ama onun yeryüzündeki tohumlarının İblis ile imtihanı devam ediyor ve bu dünya var olmaya devam ettikçe iblisin sürgündeki azabı gittikçe artıyor, bu nedenle dünyayı kıyamete sürüklemek enbüyük emeli. Dünyanın varoluşundan beri tüm yaşananların bilgisi İblisin elinde. Bu bilgilere hakim bir güç, yeryüzünde fitne yağma kötülük için herşeyi yapıyor. Kendini güçlü kılacak tüm oyunları kurguluyor ve Ademoğullarını dünyada elde ettiği güce mahkum edip kendine taptırmak üzere bir oyun bir sistem kuruyor. Bunu da Ademoğullarından ve Cin tayfasından kendine devşirdiklerinin eliyle yapıyor.

Bu söylem belki bazıları için ütopik ezoterik veya saçma. Ama bu kadim bilgilere ulaşmış KABALA denen öğretiler ile bazı metafizik öğretilere hakim ve şeytanileşmiş Ademoğulları bu yeryüzünde hep varoldu yüzyıllardır. Geçmiş yazılarımızda buna değindiğimiz başlıklar oldu belki onlara birkez daha gözatmak faydalı olur. İşte İblisin yeryüzündeki hakimiyetini ve insalığı kendine tapar hâle evirecek sistemi sağlamak adına kendine ruhunu satmış ve şeytanileşmiş insan ve cin tayfasını her devirde kullanageldi İblis.

Günümüz dünyasında insanı köleleştiren, insanı ahiret bilincinden ve kulluktan uzaklaştıran bunun aksine dünyevi hevesleri ruhuna işleten en başlıca sistem malesef PARA sistemi. Bu düzenin başında da tekelci bir sistem ile tüm dünya varlıklarını ele geçirmeyi hedefleyen siyonist bir düzenden bahsedegeliyoruz pek çok paylaşımımızda. Tek dünya imparatorluğuna tüm dünyayı sürüklemek adına Tek Din gibi projelerle, oluşturdukları sûnî para krizleriyle veya süre gelen savaşlarla, oluşturdukları terör ile insanlığı iblisin güdümünde belli noktaya kanalize etmeye çalışan bir sistemin içindeyiz Ademoğulları olarak.

Zahiren gördüğümüz, yeryüzünde para,güç ve toprak uğruna oluşturulan tüm savaşlar ve fitneler esâsen İblisin yeryüzünde İslam'ı yok etme oyunudur. Bunun için de bulunduğumuz topraklarda olan kavga, çekişme ve kan hiç bitmemiştir. Ama İlahî kaynaklarda işaret edilmiş ve İslâmın galebesinin hakim olacağı evreye doğru sürüklenen bir dünyadan bahsedilegelmiştir. İlâhi düzen gereği dünya zıtlar ile kâimdir. Gece olmadan gündüz anlaşılamayacağı gibi gece ile gündüzün birbirine galebesi de kaderin akışı gereğidir. Kader akışı gereği artık gece en karanlık evresinden çıkıp gündüze evrilmeye başlıyor zahîrî işaretleri birbirine ekleyip kader perspektifinden dünyaya baktığımızda.
İşte 15 Temmuz da İlahi kader tecellisi penceresinden bakıldığında zamanda ve kaderde gündüze doğru bir kırılma bir milat evresidir bir ümmetin uyanış ve diriliş işaretleridir.

Yazımızın sonuna gelirken Hak her zaman doğrudan yanadır ve ergeç adalet tecelli bulacaktır diyerek aşağıdaki yayını bu bakış ile izlemenizi öneririm. Bu açıdan o gecede yaşanan olayların nasıl bir zamanda kırılma ve milat oluşturduğunu, aksi olsaydı neler kaybederdik sorusuyla izlemenizi temenni ederim. Kalın sağlıcakla...














Görüş öneri fikir düşünce ve eleştirilerinizi aktarmayı ihmal etmeyiniz. Yorumlarınız ve yazılamızın ulaşabildiği kitleyi tanımak bizim için önemli...Yorum bölümüne katkılarınızı bekleriz...